Dijital Biz Dergisi | Yazar

 

Prof. Dr. Mustafa Alkan / Mehmet Ali İNCEEFE

 

 

Ekim 2022

 

Dijital Enformasyon ve Dezenformasyon

 

GİRİŞ

Dijital teknolojiler ve internet önce toplumların iş yapış biçimlerini etkilemiş, ardından, eğlence, haberleşme gibi alanlara yayılmıştır. Daha sonra da finans sektörüne ve kamu sektörüne doğru etkinliğini artırmaya başlamıştır. Özellikle yapay zekâ ve makine öğrenme türündeki teknolojilerle uluslararası alanda eğlence ve ticaretin ötesinde devletlerin ilişkilerini de etkileyip şekillendirmiştir.

Dijital çağın diplomasi üzerinde derin etkileri olmuştur.  Dijitalleşme hem yürütüldüğü biçimler hem de her düzeydeki yapısı açısından diplomasi üzerinde büyük bir etkiye sahip olmakta ve her geçen günde bu etkisi artarak devam etmektedir.

Günümüzde ülkelerin zenginlikleri ve güçleri sahip oldukları bilgi miktarı ile ölçülmektedir.

Bilgi yönetimi, büyük veri başta olmak üzere veriyi etkin bir şekilde yönetme, veri kaynaklarını koruma, kontrol etme ve en iyi şekilde kullanma gibi bir dizi sorunu da beraberinde getirmektedir.

Ülkeler ve devletler ve de o ülkeleri ve devletleri yönetenlerin bu bilgileri, siyasetten ekonomiye, savunmadan savaşa, bilimden teknolojiye, uluslararası ilişkiden diplomasiye varıncaya kadar her alanda etkin ve yetkin kullanmaktadırlar. Diğer yandan bu kadar büyük ölçekte verinin ve bilginin dolaştığı siber ortamda bilginin doğruluğu, güncelliği ve güvenilirliği kritik bir öneme sahiptir.

DİJİTAL DİPLOMASİ VE DEZENFORMASYON

Dijital çağda diplomasi ve bilgi savaşları kavramları, geleneksel diplomasi ve dijital diploması kavramlarının boyut, içerik ve yayılma ortamlarını ve yöntemlerini dramatik bir biçimde değişmiştir. Dijital enformasyon ve dijital dezenformasyon yöntemleri, günümüzde çok farklı kullanım biçinleri, amaçları, etkileri ve sonuçları ortaya çıkartmıştır.

Dijital dünyada, olaylar ve gündemler çok hızlı değişmektedir. Gündemi etkileyen unsurlar çok çeşitlidir ve çok zor kontrol edilebilir durumdadır. Diplomasiyi yönetenler sadece diplomatlar ve bürokratlar olmayıp toplumun tüm kesimleridir. İnternet özgürlüğü, internet yönetişimi ve siber güvenlik konusu bu süreci derinden etkileyen, kontrolü zorlaştıran ve karmaşıklaştıran bir başka olgudur.

Dezenformasyon” terimi, “özellikle bir devlet kurumu tarafından rakip bir güce veya medyaya verilen propaganda olmak üzere yanlış yönlendirmeyi amaçlayan yanlış bilgiler” anlamında kullanılmaktadır.[1]

AB 26 Mayıs 2021 tarihinde “Dezenformasyon Üzerine AB Uygulama Kuralları” başlıklı belge yayınlanmıştır.[2] Bu belgede “dezenformasyon” teriminin “Avrupa Demokrasi Eylem Planı Tebliği”nde “ekonomik veya siyasi kazanç sağlamak veya aldatmak amacıyla yayılan ve kamuya zarar verebilecek yanlış veya yanıltıcı içeriktir” biçiminde tanımlanmış olduğu belirtilmektedir.

Bu belgede AB öncelikle “dezenformasyon” kavramının içeriğinin tam ve net anlaşılması için bazı açıklamalar yapmaktadır. Bu açıklamaların başında “dezenformasyon” kavramının, yanıltıcı reklam, raporlama hataları, hiciv ve parodi veya açıkça tanımlanmış siyasi (partizan) haberleri ve yorumları içermediği ve bağlayıcı yasal yükümlülüklere, öz düzenleyici reklam kurallarına ve yanıltıcı reklamla ilgili standartlara halel getirmediği açıkça ifade edilmektedir.

Dezenformasyon, kurumlara, dijital ve geleneksel medyaya olan güveni sarsar ve vatandaşların bilinçli kararlar vermesini engelleyerek demokrasilerimize zarar verir. Dezenformasyon ayrıca sıklıkla radikal ve aşırılıkçı fikirleri ve faaliyetleri destekler. Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nda (Charter) yer alan temel bir hak olan ifade özgürlüğünü bozar. İfade özgürlüğü, medya özgürlüğüne ve çoğulculuğa saygının yanı sıra vatandaşların “kamu yetkililerinin müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetmeksizin” fikir sahibi olma ve bilgi ve fikir alma ve verme hakkını kapsar. 

Devlet aktörlerinin ifade özgürlüğü ve medya özgürlüğü ile ilgili birincil yükümlülüğü, müdahale ve sansürden kaçınmak ve kapsayıcı ve çoğulcu bir kamusal tartışma için elverişli bir ortam sağlamaktır. Zararlı olduğu iddia edilen içerik olsa da, yasal içerik genellikle ifade özgürlüğü ile korunur ve içeriğin kendisinin kaldırılmasının haklı görülebileceği yasa dışı içerikten farklı bir şekilde ele alınması gerekir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin vardığı gibi, bu özellikle seçimlerle ilgili olarak önemlidir.[3]

Dünya çapındaki demokrasiler, geçtiğimiz on yılda yeni bir tür bilgi operasyonlarının hedefi haline gelmişlerdir. Hükümetlerin sıklıkla hazırlanmakta, tanımakta veya etkin bir şekilde yanıt vermekte başarısız olduğu bu savaş, yeni tanımlar, tanımlamalar ve etiketler gerektiren bir savaş niteliğindedir. [4]

Eric Schmidt ve Jared Cohen ikilisinin 2010’lu yılların başında neredeyse bütün ülkeleri bizzat ziyaret edip ülkelerin ilgili tüm taraflarıyla görüşerek teknolojinin orta ve uzun vadeli etkileri üzerinde gözlemlerde ve tespitlerde bulunmuşlardır. Yazmış oldukları kitapta ortaya koydukları tüm tespitlerin büyük oranda ileriki yıllarda gerçekleştiği görülmektedir.

Çağdaş diplomasinin “gerçek dünyası”, sıfır toplamlı ilişkilerde kilitlenmiş devlet ve devlet dışı aktörler gibi iki ayrı kategoride sınıflanmadığı gibi, dijital teknolojiler de “analog” ve “dijital” ortamların entegrasyonunu kolaylaştıran bir geçiş gerektirecektir. Her birine uyum sağlayan ayrı dış politikalar yerine, gelecekte giderek daha fazla hibrit uygulamaların etkisi artacaktır. Dışişleri bakanlıklarının bu zorlukla karşı karşıya kalacağı hız ve kapsam, 17. yüzyılda icat edilmelerinden bu yana deneyimledikleri her şeyden daha hızlı ve muhtemelen daha kapsamlı olacaktır. Rollerin ve yeni diplomatik becerilerin yeniden tanımlanmasını gerektirecek ve dışişleri bakanlıkları içindeki dikey örgütsel yapıları ve geleneksel iş süreçlerini bu değişime zorlayacaktır. Yeni teknolojiler, mevcut analog ve yeni ortaya çıkan dijital alanların entegrasyonunu gerektiren bu tür temel değişimi kolaylaştırmaktadır. [5]

DİJİTAL DİPLOMASİ UYGULAMA ÖRNEKLERİ

Dijital gelişmelerin diplomasi alanındaki uygulamaları konusunda Rusya birçok “ilk”i tecrübe eden ülke olmuştur. 2000’li yılların ortalarından bu yana, rakiplerinin bilgi ekosistemini ve politik süreçlerini baltalamak için geleneksel siber operasyonları asimetrik saldırılarla birleştiren stratejiler geliştirmiştir. Ukrayna’daki savaş ise bu çabaları bir sonraki aşamaya taşımıştır. 2015 yılında Ukrayna’ın enerji sistemlerine yönelik siber saldırılar, birçok bölgede elektrik ve enerji kesintilerine sebep olmuş. Bu saldırılar ayrıca Ukrayna’nın devlet hizmetlerinin aylarca kesintiye uğramasına yol açmıştır. 2016 yılının Aralık ayında yapılan ikinci siber saldırı daha fazla yaygın bir etki yaratmış ve ciddi tahribatlara neden olmuştur. 2017 yılının Haziran ayında ise, sıradan bir fidye yazılımı ile yapılan saldırı, kritik altyapılara ait büyük miktarda veriyi ve bilgisayarı yok ederek Ukrayna ekonomisine çok ciddi zarar vermiştir. Dönemin ABD yönetimi tarafından “tarihin en yıkıcı ve maliyetli siber saldırısı” olarak nitelendirilen NotPetya solucanı, Ukrayna sınırlarının ötesine de yayılarak milyarlarca dolarlık zarara neden olmuştur.[6]

Rusya tarafından gerçekleştirilen SolarWinds saldırısı ise, siber tedarik zincirinin güvenlik açıklarını ortaya çıkartarak ABD ve diğer ülkeler üzerinde geniş bir etki yaratmıştır. Bu tür saldırılar başlangıçta yıkıcı olmasalar bile, uzun dönemde hasım ülke sistemleri ve ekonomileri üzerinde istikrarı bozacak zararlar vermektedir.

2020 yılında, dönemin ABD başkan yardımcısı Joe Biden’ın oğlu ile Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroshenko’nun ülkedeki yolsuzluk anlaşmalarına karıştığı iddialarına yönelik bazı konuşma kayıtları sızdırılmıştır.[7]

Rusya ve Rusya bağlantılı aktörler tarafından sağlanan enformasyon ve Rus istihbarat ajanları tarafından çalınan e-postalar aracılığıyla ABD seçimlerine bile müdahale edilmiştir. Rusya tarafından seçimlere müdahale edilebilecek kadar etkin bir bilgi operasyonu çok dikkatlice değerlendirilmesi gereken bir konudur. Bu operasyonlarda derin öğrenme ve yapay zekâ tekniklerinin kullanılabilme ihtimali bu operasyonların etkisini ve sonuçlarını çok daha ileri seviyelere taşıyacaktır.

Bu konudaki diğer bir çarpıcı örnek de COVID-19 salgını ile ilgili Rusya ve Çin’in etki operasyonlarıdır. Salgın sürecinde Rusya’ın Sputnik-V ile Çin’in geliştirdiği Sinovac aşılarına karşı batıda duyulan güvensizlik bu konuda da ciddi bir bilgi çatışmalarına yol açmıştır. Özellikle AB İlaç Ajansı EMA’nın Rus ve Çinli siber saldırganlar tarafından yapılan saldırıların sonucunda önemli belgeler çalınmış ve EMA belgelerinin bazıları değiştirilerek çevrimiçi bir hacker bülten panosunda yayınlanmıştır. Bunların sonucunda, EMA’nın Avrupa Komisyonu tarafından aşırı siyasi baskıya maruz kaldığı yönündeki endişelerin artmasına yol açmış, AB ve ABD de aşı karşıtı gruplarca COVID-19 aşılarına karşı ciddi tereddütlerin oluşturulmasına neden olmuştur. [8]

SOSYAL MEDYA VE DİJİTAL DEZENFORMASYON

Sosyal medya ortamlarının açıkça kötüye kullanılmasına yönelik önlemler alınırken, bu ortamları kötü amaçlı kullanmak isteyen aktörler tarafından da yeni yöntem ve teknikler geliştirilmektedir. Bu ortamlarda, dezenformasyonun yayılması, sosyal mühendislik saldırıları için yaygın olarak kullanılmaktadır. Özellikle, yapay zekâ alanında devam eden “deepfake” türü teknolojik gelişmeler, yeni video ve ses teknikleri, kimliğe bürünme saldırılarını gelecekte daha da gerçekçi ve inanılır hale getirecektir.

Dezenformasyonu yaymak için kullanılan yöntemler ve platformlar her geçen gün değişmekte ve gelişmektedir. WhatsApp veya kapalı Facebook grupları gibi şifreli platformların artan kullanımı, mahremiyet ve güvenliği artırırken, kötü niyetli aktörlerin kolaylıkla gizlenmesine ve izlerinin takip edilmesinin zorlaşmasına yardımcı olmaktadır. [9]

İletişim ve internet çağı olarak nitelendirilen günümüz dünyasının en önemli araçlarından birisi de sosyal medya dünyasıdır. Başta Twitter, Instagram, Linkedin, Facebook, vb. sosyal medya araçları olmak üzere sosyal medyanın tüm araçları her alanda olduğu gibi, dijital diplomasi aracı olarak da tüm dünya ülkelerinin liderleri tarafından yeni bir araç ve yöntem olarak yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. ABD, Çin, Rusya gibi ülkeler ve bunların liderleri başta olmak üzere tüm dünya ülkelerinin iletişimlerini, mesajlarını geleneksel yöntemler yerine sosyal medya üzerinden gerçekleştirdiği göz önünde bulundurulduğunda, bilgi savaşlarının temel unsurları olan dijital enformasyon ve dijital dezenformasyon kavramları yeniden ele alınması gereken bir konu olduğu kolaylıkla görülmektedir.

Uluslararası diplomasi artık her zamankinden farklı olarak bütün dünyanın gözleri önünde yürütülmektedir. Geleneksel diplomasinin bütün kuralları ortadan kalkmış, zamandan ve mekândan bağımsız olarak aleni ve aşikâr bir şekilde yürütülür hale gelmiştir. Bu durum tüm ülkelerin ve ulusların ilişkilerine farklı ve yeni bir boyut getirmiştir.

Bir diğer önemli husus ise geleneksel diplomaside sadece diplomatlar, bürokratlar ve siyasiler yer alırken günümüzde bütün sivillerin de yer aldığı geniş katılımlı bir diplomasi tarzı ortaya çıkmış durumdadır.

Artık dijital diplomasinin aktörleri değişmiş, sürece dijital analistler, sosyal medya uzmanları, bilişim uzmanları, siber güvenlik uzmanları gibi birçok aktör dahil olmuştur. Mevcut durumda “e-diplomasi”, “dijital diplomasi”, “siber diplomasi” ve “twiplomasi” gibi çeşitli kavramlar da ortaya çıkmıştır. Gelinen noktada ülkeler uluslararası politika ve stratejilerini yürütürken, toplumların algılarını da yönetmekte bunun içinde hem dijital enformasyon yöntemlerini hem de dijital dezenformasyon tekniklerini de yoğun bir şekilde kullanmaktadırlar.

Devletlerin politika öncelikleri, yalnızca dijital diplomasi yürütmek gibi dar bir kalıba sokulamaz.  Yani dijital diplomasi süreçleri, siyasi iletişimden veya ticari pazarlamadan gelen yöntem ve stratejileri “kopyalayıp yapıştırmak” kadar basit bir biçime indirgenmemelidir. Bunun yerine, dijital ortamın kendi dinamiklerinin daha iyi anlaşılarak, diplomasiye destek ve yardımcı olacak biçimde uygulanması gerekecektir.

Bu amaçla, dijital diplomasinin başarısında teknoloji ve uygulamalardan daha fazla önem taşıyan parça, hedef kitlelerde habere ve haberciye sempati ve güvenin oluşturulmasıdır. Olası bir algı boşluğu veya güven sarsıcı girişim, durumu daha karmaşık hale getirebilir ve olumsuz tepkiye dönüşme riskini gündeme getirir. Dolayısıyla dijital diplomasinin etkili çözümler için izleyicinin tercihlerini doğru bir şekilde ortaya çıkarabilen (veri analizi), algı boşluğunun genişliğini yakalayan (duygu analizi) ve daha sonra bu içgörüleri alternatif modellerle birleştiren (kuralcı analiz) analitik araçların kullanılmasını gerekli kılmaktadır. [10]

Veri analitiği, görsel akıl yürütme ve uyarlanabilir düşünme gibi yeni beceriler, çevrimiçi davranış kalıplarını okumak, mesajları etkili bir şekilde yansıtmak ve gerçek zamanlı olarak çevrimiçi olaylara başarılı bir şekilde tepki vermek için özellikle değerli olacaktır.

Dijital diplomasinin taktiksel kullanımının dış politika ile dijital diplomasi arasındaki boşluk, dış politika hedeflerini hedef kitlelere, angajman yöntemlerine, beceri geliştirmeye bağlayan stratejik bir yaklaşımla azaltılması ve en aza indirilmesi gerekmektedir.

Bugün dijital teknolojilerin, özellikle de mobil iletişim teknolojileri ile birlikte sunduğu en cazip ortamlardan biri sosyal medya platformları ve sosyal mesajlaşma altyapılarıdır.

Bu platformlar içerinde en yaygın olarak kullanılanlar Twitter, Facebook, Youtube, Instagram’dır. Twitter platformu hükümetler ve dışişleri bakanlıkları için en çok tercih edilen sosyal medya kanalıdır. [11]

Twitter, yalnızca sosyal medyanın en çok tercih edilen ve en hızlı büyüyen biçimi değil, aynı zamanda dünyadaki çoğu diplomatlar için dijital diplomasiye gerçek bir başlangıçtır. Sınırlı karakterlik mesajlara rağmen gerek sıradan kişilerin gerek kurumların gerekse de diplomasi ve siyasette yer alanlar tarafından çok yoğun olarak kullanılan ve dış politikayı yeniden şekillendiren bir ortama dönüşmüştür.

Bugün en büyük kullanıcı kitlesine sahip olan Facebook, devletler ve onların liderleri arasında Twitter’dan sonra en yaygın olarak kullanılan platformdur. Facebook siyaset ve diplomasiye yönelik hizmetleri ayrıca bir pazarlama argümanı olarak kullanmaktadır.[12]

YouTube, hükümetler arasında en çok kullanılan üçüncü ağdır. Fotoğraf paylaşım ağı Instagram, dördüncü en popüler sosyal ağdır ve tüm devletler ulusal ve uluslararası faaliyetleri ile ilgili fotoğraflarını çoğunlukla Instagram’da paylaşmaktadır.

Birleşmiş Milletler, UNDP gibi kurumlar ve çok sayıda devlet LinkedIn, Vine, Periscope ve Snapchat türündeki platform ve uygulamaları yoğun olarak kullanmaktadır. [13]

TROLLER VE DEZENFORMASYON

Devletler politika ve stratejileri doğrultusundaki hedeflere ulaşmak için gerek istihbarat amaçlı gerek siyasi ve sosyal amaçlı bilgileri değiştirerek ve işleyerek çok çeşitli ortamlarda paylaşmaktadırlar. Bu paylaşımları yeni birtakım oluşum ve organizasyon yöntemleri ile etkinleştirmektedirler.

Bu kapsamda devletler haber portallarında ve sosyal medyada özel kullanıcı grupları (troller) oluşturmak suretiyle bir takım legal ya da illegal yapılar kurmaktadırlar. Bunlar aracılılığıyla, bu ortamlarda organize trol etkinliği oluşturularak koordine edilmektedir. Böylece daha geniş izleyici kitlelerini etkileme teknikleri kullanılmaktadır. Bu şekilde yapılan çalışmalar interneti bilgi savaşları için mükemmel bir araca dönüştürmektedir. Özellikle organize trolleme yaklaşımı, herhangi bir bilginin bu amaçlı yayılıp yayılmadığının anlaşılması ve analiz edilmesini zorlaştırmaktadır. Bu açıdan enformasyon ve dezenformasyonun etkinliğini anlamak için hedeflenen dillerdeki ifadelerin iyi bir dilsel analizinin yapılması çok önemlidir. Dillerdeki farklılıklara rağmen, troller bazı evrensel iletişim araçlarını kullanmaktadırlar. Bu araçlar sayesinde farklı dillerdeki kullanıcı mesajlarının istenildiği gibi anlaşılması sağlanmaktadır. Bunun için tüm veri türleri (ses, resim, görüntü, animasyon, imge, grafik, müzik vb.) kullanılmaktadır. Tartışmalar ve propaganda, her şeyden önce sosyal medyada oldukça görselleştirilmiştir. Görseller, metinlerden daha kolay algılanır, ancak benzer işlevlere sahiptir. Fotoğraflar, yarattıkları duygu ve tasvir ettikleri nesnelere olumlu ve olumsuz çağrışımlar yapma potansiyelleri açısından metinlerden daha etkilidir.

Bu süreçte troller, tartışmadan çok kişisel saldırılar yaparlar ve bu nedenle yorumları da genellikle “nefret söylemi” içermektedir. Bir kişiyi veya grubu ulusal köken, etnik köken, ırk veya din temelinde tehdit eden, aşağılayan veya saldıran paylaşımlar kullanmak suretiyle kitleleri etkileyip yönlendirmeyi hedeflemektedirler.[14]

Dezenformasyonun viral dağılımıyla ilişkili tehlikeler geniş çapta kabul edilse de dezenformasyona karşı orantısız önlemlerden kaynaklanabilecek olası zararlar da söz konusu olmaktadır.

Bu kapsamda;

  • Çevrimiçi iletişime yönelik sınırsız devlet sansürü,
  • Dezenformasyon’un ne olduğuna dair geniş bir tanım,
  • Ulusal veya kamu güvenliğine dayalı olarak içeriği engellemek için,
  • Acil durum yetkilerinin genişletilerek uygulaması,
  • Etkili bir savunma sunma yeteneği olmayan potansiyel suçlular için acımasız cezalar,
  • Hakaret yasalarının gazetecilik savunmalarının yokluğunda katı bir şekilde uygulanması,

dezenformasyonla ilgili aşırı kapsamlı düzenlemelerin ifade özgürlüğü ilkesine ve hukukun üstünlüğüne yönelik potansiyel tehditlere sadece birkaç örnektir.

Bu denli geniş ve denetlenmesi sorunlu bir yapı ile yanıltıcı bilgi operasyonları bazen çok kısa bir sürede bazen de uzun bir zaman aralığına yayılmış büyüklü-küçüklü ve ulusal veya uluslararası zararlara yol açmaktadır. Bu amaçla ülkeler gerek doğrudan kendi içlerinde gerekse de uluslararası arenada birlikte bir dizi önlem arayışlarına girmektedirler.

Danimarka’da 2018 yılında dezenformasyona karşı benzer kamu birimleri arasında görev gücü kurulmuş ve fiili olarak yabancı kaynaklardan gelen dezenformasyona karşı koymak amacıyla bir komuta merkezi oluşturmuştur.

Bu görev gücünün görevleri seçimle ilgili tehdit ve güvenlik açığı değerlendirmelerinin yürütülmesini sağlamak için kurumların işbirliği yapmasını öngören girişimler, potansiyel yabancı etkinin oluşturduğu veya oluşturacağı tehditlere odaklanmak ve seçilmeye uygun tüm siyasi partilere, siber saldırılar da dahil olmak üzere yaklaşan parlamento seçimleriyle ilgili olarak yabancı etki riski ve bu tür etki ve saldırılara karşı koyma seçenekleri hakkında Parlamentoya danışmanlık teklifinde bulunmaktır.

Danimarka’da bu tür zararlı içeriği teşvik veya terörizmi desteklemek gibi nedenler varsa, ilgili internet sitelerine erişim engellenebilmektedir.[15]

Benzer biçimde Fransa’da iki kamu kurumu, Rusya’nın 2017 yılında Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahale ettiği iddia edilen çabalara karşı koymada kilit bir rol oynamıştır.

Kanada’da benzer amaçlarla oluşturulan Seçimler için Görev Gücü, seçim sürecine müdahale veya olası etkilerine karşı gizli girişimleri ve suç faaliyetlerini önlemeye yönelik görev ve sorumluluklarla donatılmıştır.

Fransa ve Almanya, çevrimiçi platformların, kullanıcıların yanlış bilgileri işaretlemesi için kolay erişilebilir ve görünür bir yöntem oluşturmasını şart koşmuştur. Almanya’da ayrıca şikayetlere gereksiz gecikme olmadan yanıt verilmesi zorunlu tutulmuştur.

Diğer taraftan Almanya, medya aracılarının sosyal botları tanımlamasını zorunlu tutan ve tüm elektronik medyaya siyasi, ideolojik veya dini reklamlar yayınlayan kişileri açıkça tanımlamak için genel bir görev yükleyen daha kapsamlı düzenlemeler yapmaktadır.[16]

Yasa dışı içeriğin engellenmesi veya kaldırılması, bazı ülkelerin yasalarına göre, bu tür içeriğin dezenformasyon olarak görülmesi gerekmediği durumlarda da gerekli olabilir. Bu tür gereksinimler, Avustralya’da “tiksindirici şiddet içeren materyaller” için geçerlidir.

Bu konudaki bir diğer önemli girişim de devletler ve uluslararası örgütler ile sosyal medya platformları arasındaki dezenformasyona yönelik işbirliğidir.

Avrupa Birliği ve çok sayıda ülke dezenformasyonun yayılmasını önlemede çevrimiçi medya platformları ile işbirliği anlaşmaları imzalamışlardır. Bu tür anlaşmalar, siyasi reklamlar için işaretleme veya sertifikalandırma, kullanıcıları yaklaşan seçimler hakkında gönüllü olarak bilgilendirmek, seçim dönemlerinde şüpheli veya yasa dışı faaliyetlerin izlenmesi ve platformlarında yayınlanan hikayelerin incelenmesi ve derecelendirilmesini içermektedir.

Avustralya’da Seçim Komisyonu Facebook ve Twitter ile bu platformlardaki dezenformasyon mesajlarının engellenmesine yönelik seçim reklam yasaları çıkarılması ve bu mesajları üreten ve gönderenlere ait verilerin Komisyona raporlanmasına ilişkin protokoller imzalanmıştır. Facebook ayrıca Avustralya seçim döneminde yabancı sermayeli siyasi reklamları engellemeyi ve bu amaçla açılan sahte hesapları kapatmayı taahhüt etmiştir. Twitter ise, Avustralya’daki siyasi kampanya reklam verenlerin buna yönelik başvuruda bulunmasını, belirli idari ve teknik şartları karşılamasını ve geçerli yasalara uymalarını zorunlu kılacağını duyurmuştur.[17]

Diğer taraftan da dezenformasyona karşı idari ve cezai önlemler için düzenlemeler de yapılmaktadır.

TÜRKİYEDE DURUM

Türkiye’ye bakıldığında siber savaş ve siber saldırılarda olduğu gibi, en çok bilgi operasyonlarına maruz kalan ülkelerin başında yer almaktadır. ABD, Rusya, Çin, İsrail ve AB’nin yanında en çok operasyon yapılan ülkelerden birisidir.

İnternet ve sosyal medya ortamlarında Türkçe ve çok dilli içerikler oluşturmak için özel bir kurumsal yapılanmaya gidilmelidir. İçerik oluşturma, içerik analiz etme ve içerik denetimi alanlarında güçlü bir yetenek kazanmak için gerekli düzenlemeler devreye sokulmalıdır. Oluşturulan bu içeriğin dünyadaki çeşitli alanlardaki ünlü ve etkili isimlerin desteğiyle yaygınlaştırılması sağlanmalıdır.

Uluslararası diplomaside etkin ve başarılı olabilmek için, Dışişleri Bakanlığı kapsamında, elçiliklere ve diplomatlara yönelik özel projeler hayata geçirilmeli ve tüm dışişleri personeline özel eğitimler verilmelidir.

Bu projelerde sivil toplum kuruluşları, sanatçılar, iş insanları ve akademisyenlerle işbirliği yapılarak yaygın etkisi artırılmalıdır. Çünkü dijital diplomasinin başarısında teknoloji ve uygulamalardan daha fazla önem taşıyan parça, hedef kitlelerde habere ve haberciye duyulan güvendir. Olası hata veya güven sarsıcı girişim, durumu daha karmaşık ve olumsuz tepkiye dönüşme riskini gündeme getirir. Dolayısıyla dijital diplomasinin etkili çözümler için izleyicinin tercihlerini doğru bir şekilde ortaya çıkaracak, olumsuz algıyı önleyecek ve bu içgörüleri doğru yöntemlerle birleştirecek analitik araçların kullanması gereklidir.

Bilgi operasyonlarının sadece dış güçler tarafından ya da ülke dışındaki kaynaklardan olmadığı gerçeğidir. Bu tür operasyonlarla ilgili dünya örneklerine bakıldığında, bu saldırıların aktörlerinin ve araçlarının zaman zaman ülke içinden seçildiği ve bu alanda bazı aktivist grupların devreye sokularak yapıldığı görülmektedir.

Bu açıdan ülke içi yasal düzenlemelerin ve önlemlerin de ivedilikle hayata geçirilmesinde fayda görülmektedir.

Ancak bu düzenlemeler yapılırken temel hak ve özgürlüklerin gözetilmesi gereklidir.

 

 

 

[1] https://www.loc.gov/law/help/social-media-disinformation/compsum.php

[2] https://digital-strategy.ec.europa.eu/en/library/guidance-strengthening-code-practice-disinformation

[3] Tackling online disinformation: a European Approach COMMUNICATION FROM THE COMMISSION TO THE EUROPEAN PARLIAMENT, THE COUNCIL, THE EUROPEAN ECONOMIC AND SOCIAL COMMITTEE AND THE COMMITTEE OF THE REGIONS, COM(2018) 236 final, Brussels, 26.4.2018

[4] A. Krasodomski-Jones, Ellen Judson, Josh Smith, Carl Miller, Elliot Jones, Warring Songs, Information Operations in the Digital Age, Mayıs.2019

[5] Chadwick, A. The Hybrid Media System: Politics and Power, Oxford, Oxford University Press 2013

[6] https://carnegieendowment.org/2021/04/29/new-tools-old-tricks-emerging-technologies-and-russia-s-global-tool-kit-pub-84437

[7] https://apnews.com/article/election-2020-ukraine-petro-poroshenko-elections-joe-biden-670097d689c18e87c267018654f9f914

[8] https://www.reuters.com/article/us-eu-cyber-idUSKBN2AY0F1

[9] Jakob Willemo, Countering Malicious use Of Social Mediatrends And Developments In The Malicious use Of Social Media, Trends And Developments In The Malicious use Of Social Media, Riga, August 2019 NATO STRATCOM COE

[10] Corneliu Bjola, Adapting Diplomacy to the Digital Age: Managing the Organisational Culture of Ministries of Foreign Affairs, Working Paper Project “Diplomacy in the 21st Century” No 09 March 2017

[11] https://twiplomacy.com/blog/twiplomacy-study-2016/

[12] https://www.facebook.com/gpa

[13] https://twiplomacy.com/blog/twiplomacy-study-2016/

[14] https://stratcomcoe.org/publications/framing-of-the-ukrainerussia-conflict-in-online-and-social-media/175

[15] https://www.loc.gov/law/help/social-media-disinformation/compsum.php

[16] https://www.loc.gov/law/help/social-media-disinformation/compsum.php

[17] https://time.com/magazine/us/4783906/may-29th-2017-vol-189-no-20-u-s/