Yazar

Mustafa GAYIR

 

 

Ocak 2019

 

Dijital Dönüşüm

 

Hepimizin dilindeki “Dijitalleşme”

 

1-2-3 ve 4 belkide yarın 5

Buhar makinası ile başladı, elektrikli cihazlar tümü ile değişime uğrattı, seri üretim yaygınlaştı, sensörlerle değişti ve 4.0

Herkes durmadan dönüşüyor, dijitalleşiyor. Her yerde bir transformasyon.

Teknoloji her gün gelişmeye devam ediyor. “Bir maddenin elektriksel davranışını, o maddenin son yörüngesinde bulunan serbest elektronların sayısı belirler. Valans elektronların sayısına bağlı olarak elementler; Yalıtkanlar, İletkenler ya da Yarı iletkenler olmak üzere üç gruba ayrılırlar.”

Tüm icatların başlangıcı kabul edilen bu buluş: “bilişim ve iletişim çağının başlaması”nı beraberinde getirir.

Sonrası ERP yazılımları, 90’lı yıllarda mobil ve internetin yaygınlaşması ve iletişim çağı aslında dijitalleşmenin ta kendisi. Bu sayede üretimden tüketime tüm süreç kontrol altında.

Bundan sonrası?

Müşterilerin dijitalleşmeyi yakından takip ettiği ve her gün bir önceki güne göre artan rekabet, teknoloji taleplerini de kaçınılmaz bir hale getiriyor.

IOT, Yapay Zeka, Big data, arttırılmış gerçeklik, Veri analitiği, Robotlar, dijital iş modelleri, insan odaklı dijital tasarımlar, tam entegre süreçler bir önceki değişime pek benzemiyorlar.

Tüm bu yenilikler çok uzağımızda değil, önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde herkesin deneyimleyeceği, kurmak ve kullanmak zorunda kalacağı standartlar olacak.

Peki Hazır mıyız?

Mobil cihazların piyasaya çıktığı ilk zamanları hatırlayalım, sonrasında değişim sürecini. Hazır değildik, bilmiyorduk, endişeleniyorduk. Yapılan araştırmalara göre Dünya’da yayınlanan yeni raporla beraber 5,1 milyar insanın telefon kullanımı yaptığı ortaya çıktı. Yani dünya nufusunun %66’sı mobil cihaz kullanıyor. Kullanılan cihazların %44 oranında verimli kullanılması yetkinliklerimize bir o kadar arttırmış durumda.

Bizim gibi düşünmeyen yeni yetenekler ve bu yeteneklerin programladığı yeni makineler sayesinde çalışma alanlarımız değişiyor ve birçok alışkanlığımızdan vazgeçiyoruz. Değişimi küçümsemeyin, 5-10 yıl içerisinde mavi yaka personel sayısında ciddi azalmalar göreceğiz, rekabet beyaz yakada olacak, yeterliliklerinden daha fazlası istenecek, teknolojik becerileri yüksek personeller aranacak.

Tedarik süreçlerinizle birlikte üretim süreçleriniz de değişecek, konvasyonel üretim tesisleri yerini terk edilmiş, karanlık fabrikalara bırakabilir.

Müşteriler ürünlerinizin komple değişime uğramasını isteyebilir, tabi ki fabrikalarınız bu değişime uyum sağlayabilirse, rakibiniz departmanlarını dijitalleştirdi ve artık bazı departmanlarında personel yerine robotlar çalışıyor. Rakiplerin üretim maliyetleri düştü, rekabet her geçen gün bir önceki güne göre arttı, değişime ayak uydurmazsak ayakta kalmak zor değil mi?

Aksi halde girişimci gençler, sektör bağımsız pastanın bir kısmına ortak olacaklar. Rekabet kaliteyi getirir fakat, artık rekabet edemeyeceksiniz. Çünkü aynı dili konuşmadığınız alanlarda rekabet etme şansınızı hepten yitirirsiniz.

Bilgi mi? Para mı?

Pek yakında elde ettikleri veri miktarı ve yapay zekâ kabiliyetleri ile teknoloji devlerinin, her sektör ve her türlü iş modeli için tehdit oluşturduğunu ve zaman içinde tüm pazarları elde ettiklerini göreceğiz. Tüm bunlar yakın gelecekte karşımıza çıkacak gibi görünüyor. Konvansiyonel şirketler, teknoloji ekosistemine katılan şirketlere göre benzersiz ve yıkıcı bir rekabetle karşı karşıya kalıyor. Rekabetçi pazarlardaki yeni rakipler, aynı zamanda müşterileriyle benzersiz bir ilişki kuruyor.  Bu ilişki, teknoloji ile başlıyor, katma değerli hizmetler olarak yine teknoloji yolu ile ilerliyor.

Sadece profesyoneller tarafından değil, toplumun her kesimi tarafından kullanılan teknoloji artık hayatımızın her yerinde varlığını gösteriyor. E-ticaret bu dönüşümlerden sadece biri.

Dijital dönüşümle birlikte Dünya’da online alışveriş yapanların %13’ü akıllı telefonlarını, %5’i tabletlerini tercih etmiş. 2017’de 1,9 trilyon dolar olarak gerçekleşen küresel e-ticaretin 2018’in sonunda 2,4 trilyon dolar ve 2020’de ise 3,1 trilyon doları bulacağı tahmin ediliyor.

Tüm bu değişimden korkmamak adına Teknoloji lidelerine ihtiyaç her zamankinden daha fazladır. Eskisinden daha karmaşık, daha zorlu ve çok yönlü bir hâl alan dijitalleşmede, teknoloji yöneticileri tüm dijitalleşme süreçlerinin üstesinden geleceklerdir.

Çalışanlarımızı değiştirmek yerine onlara değişim fırsatı sağlamalı ve becerilerini keşfetme imkanı tanımalıyız. Ortaya çıkan bu ortamla değişim sürecine kazandırılan kurumsal bilgi ve ilişkiler dönüşüm sürecinin hızlanmasında etkili olacaktır.

Çalışanlarınızı değiştirmeyin – Değişmelerine yardımcı olun

Dijitalleşmekten değil dijitalleşememekten korkalım.