Yazar

Av. Arb. Murat KEÇECİLER

 

 

Aralık 2019

 

Dijital Ortamda İtibar Yönetimi

 

Günlük olarak online olmadığımız zaman dilimi sadece uykumuz ile sınırlı olmaktadır. Hatta çoğu insan, uyku takip cihazları ile uyku anında dahi teknolojik bir alt yapıya bağlı olmaktadır. Artan dijitalleşme sonucu hepimiz önemli bir kişiselleştirilmiş dijital ayak izine sahip hale gelmiş bulunmaktayız. Bireylerin kişisel profilini çıkarmak için sanal ayak izlerinin analiz edilmesi, kişilik analizlerinde olmazsa olmaz yöntemlerin en başına gelmektedir.

Bugün tanıştığımız bir kişi hakkında ilk olarak internette yer alan arama motorlarından bir araştırma yapmayanımız, sosyal medya hesaplarını kontrol etmeyenimiz hemen hemen yok denecek kadar azdır. Bu denli online bir canlı konumuna evirilen insanoğlu için ihtiyaç duyacağı ürünlerin satış ve pazarlanması da dijital olarak yapılmaya başlanmıştır.

Web sitesi olmayan veya online tanıtım yapmayan bir firmanın, günümüzde pazarda yer edinmesi, tüketicilere ve müşterilerine ulaşmasını düşünmek mümkün değildir. İster B2B isterse B2C bir firma olsun, artık tüm markalar ve şirketler kendilerine bir online konumlandırma yapmaktadır. Dijital pazarlama stratejisi günümüzde şirketlerin olmazları arasındaki yerini haklı olarak almıştır.

İnternet mecralarında ise ticari itibarı korumak ve pekiştirmek, konvansiyonel mecralara göre daha zahmetli olmaktadır. Bilginin ve verinin inanılmaz hızlı bir şekilde el değiştirdiği ve yayıldığı zamanımızda, sosyal mecralarda markanızın veya firmanızın itibarının anlık bir gelişme ile zedelenmesi, yerle bir olması artık çok olağandır. Her şeyin dijitalleştiği bir alanda saldırılar ve hukuki ihlallerde dijitalleşmeye başlamıştır.

Konvansiyonel medyanın başat aktör olduğu pazarlama çağında, stratejinizi belirlemek ve kriz anlarında karar almak için bir hayli zamanınız olabilmekteydi. Hatta çoğu kriz anlarında tepkisiz kalmak en iyi çözümlerin başında gelmekteydi. Çünkü, sorunlu vakanın yayılma hızı ve ulaştığı kişi sayısı çoğunlukla sınırlı kalmaktaydı. Birçok olayda, sorun teşkil eden olaydan kamuoyu, firmaların olaya verdikleri tepki sonrası haberdar olmuştur. Günümüzde ise böyle bir seçenek hemen hemen hiç kalmamış gibidir.

Şirketlerin çok önemli bütçeler ile inşa ettikleri markaları ve kurumsal kimlikleri, sosyal mecralarda çok hızlı şekilde tüketilebilmektedir. Özellikle algının gerçeğin önüne geçtiği günümüzde, şirketlerin ve bireylerin kurumsal itibar yönetimi konusunda ciddi ciddi düşünmeleri ve profesyonel destek almaları zaruri hale gelmiştir. Sosyal zorbalığın çağımızın vebası olarak tanımlandığı bir zaman diliminde, sosyal platformlarda itibar suikastına uğramanız oldukça olasıdır.

Bir ürün için tekil bir kullanıcının yaşadığı basit bir kötü deneyim, sosyal mecralarda hızla yaygınlık kazanıp, genel tüketici algısına dönüşebilmektedir. Günümüzde haksız rekabet kavramı kapsam ve boyut değiştirmiştir.

Rakip firmaların kendi ürünlerini öne çıkarmak için rakiplerini kötülemek için artık trol olarak adlandırılan sosyal medya tetikçileri kullanmaları karşılaşılan bir durumdur. Bir firmanın rakibini kötülemek için Darknet’in dehlizlerinden kendisine marifetli saldırganlar tutması çok kolaydır.

Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimseler Türk Ticaret Kanunun 56’inci maddesi uyarınca haksız fiilin tespitini, haksız rekabetin önlenmesini, maddi zararın tazminini ve şartları oluşmuş ise manevi tazminat talep edebilmektedir. Türk Ticaret Kanunu (TTK) 54 ve devam eden maddelerinde düzenlenen haksız rekabet düzenlemeleri rakipler tarafından yapılacak haksız rekabete ilişkin bir öngörü ile kaleme alınmıştır.

Az önce de söylediğimiz gibi, günümüzde sosyal mecralarda kurumlar çoğunlukla bireylerin saldırılarına maruz kalmaktadır. Kanun koyucu, haksız rekabetin basın ve ilan yolları ile işlenmesi durumunda basın kuruluşlarını da sorumlu tutmuştur. TTK 58’inci madde kaleme alınırken sosyal medya ve benzer teknolojilerin gelişmesine yönelik bir öngörü yasama organınca benimsenmiştir. Günümüzde yaşanan sosyal medya linçlerine tam anlamıyla bir karşılık vermeye tek başına yeterli olmasa da 58’inci madde düzenlemesinin varlığı Türk hukuku açısından önemlidir.

Hukukumuzda sosyal medyada haksız rekabete sebebiyet veren içeriği koyan veya oluşturan kişi hukuken sorumlu kılınmıştır. Ne var ki, programın, görüntünün, sesin, iletinin sahibinin veya ilan verenin meydana çıkarılması veya bunlara karşı bir Türk mahkemesinde dava açılması mümkün olmazsa, haksız rekabet nedeniyle açılacak davalar, yazı işleri müdürü, genel yayın yönetmeni, program yapımcısı, görüntüyü, sesi, iletiyi, yayın, iletişim ve bilişim aracına koyan veya koyduran kişi ve ilan servisi şefi; bunlar gösterilemiyorsa, işletme veya kuruluş sahibi aleyhine açılabilir.

İnternet servis sağlayıcıları, haksız rekabete konu içeriği ve alıcısını seçmemiş veya yayınlanmasına doğrudan müdahil olmamış ise bu davalardan doğrudan sorumlu olmaları söz konusu değildir. Mahkeme haksız rekabet eyleminin olumsuz sonuçlarının kapsamlı veya vereceği zararın büyük olacağı durumlarda ilgili hizmet sağlayıcısını da dinleyerek, haksız rekabet fiilinin sona erdirilmesini veya önlenmesine ilişkin tedbir kararını hizmet sağlayıcı aleyhine de verebilir veya içeriğin geçici olarak kaldırılması dâhil somut olaya uyan uygulanabilir başka tedbirler alabilir.

Kanunda yer alan düzenlemeler dikkate alındığında ve sosyal medya kuruluşlarına ilişkin tedbir ve davaların sonuçsuz kaldığı dikkate alındığında, sosyal medya üzerinden yaşanacak kötüleme başta olmak üzere, firma ve marka itibarını olumsuz etkileyen içeriklere ilişkin, ilgili sosyal medya platformunun kendi topluluk kuralları ile içeriklerin engellenmesi ve kaldırılması amacıyla profesyonel destek alınması önemlidir.

Bu sebeple, dijital itibar yönetimi amacıyla uzmanlardan oluşan ajanslardan destek alınması veya faaliyet kolu dikkate alındığında, firmanın kendi iç bünyesinde dijital itibar yönetim birimleri kurmaları faydalı olacaktır.

Sosyal medya zorbalığına karşı yasa koyucunun ve düzenleyici otoritelerin ve sosyal medya platformlarının birlikte daha etkin hukuki koruma yöntemleri geliştirmeleri bizce zorunludur.