Özel Röportaj

Yusuf EVMEZ

WatchGuard

Türkiye ve Yunanistan Ülke Müdürü

Mayıs 2019

 

Yusuf EVMEZ: “Fidye Yazılımları Kâbusunuz Olmaktan Çıksın”

 

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

2011 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği’nden mezun oldum. Yaklaşık 6 ay süren eticaret uzmanlığının ardından siber güvenlik çözümleri distribütörlüğü yapan bir firmada ürün müdürü olarak görev aldım. 2 yıllık çalışmanın ardından 2015 yılında Türkiye’de uzun süredir faaliyet gösteren WatchGuard Technologies şirketinin Türkiye ofisini kurmasıyla beraber Türkiye Ülke Müdürü olarak göreve başladım. Türkiye’de yaptığımız başarılı işlerin ardından komşumuz olan Yunanistan da Türkiye ofisine bağlandı ve tüm arkadaşlarımızla beraber Yunanistan operasyonunun da başına geçmiş olduk.

Sahip olduğum bilgi birikimi sektördeki diğer paydaşlarla paylaşabilmek adına Bilişimciler’in yönetim kademesinde yer alıyorum.

 

Şirketiniz, sektörünüz ve faaliyet alanlarınız ile ilgili bilgi verebilir misiniz?

1996’da Seattle’da kurulan WatchGuard Technologies INC. kurulduğu günden bugüne sadece siber güvenlik alanında çözümler üretiyor. 2015 yılına kadar sadece güvenlik duvarı ve birleşik tehdit yönetim sistemleri üreten WatchGuard, sonrasında artan kablosuz ağ saldırılarına karşı kullanıcılarını korumak adına Güvenlik Wi-Fi çözümlerini piyasaya sundu. Sektöre yeni bir bakış açısı kazandıran WatchGuard, 2017 yılında bünyesine dahil ettiği Amerikan merkezli DataBlink firmasının bulut tabanlı çok faktörlü doğrulama çözümünü güvenlik sistemleri içerisine ekledi ve veri ihlallerinde en çok kullanılan yöntem olan şifre hırsızlığı ile mücadelede kullanıcılarına, şifre doğrulama seçeneği ile ekstra bir güvenlik katmanı sağladı.

WatchGuard Technologies olarak 2015 yılından itibaren ticaret vizyonumuzu küçük, orta ve dağıtık yapıdaki kurumlara üst düzey firmaların ihtiyaç duyduğu güvenliği en kolay ve en karşılanabilir seviyede sunmak olarak belirledik ve bu kapsamda da müşterilerimize uçtan uca güvenlik çözümlerimizle yardımcı oluyoruz.

 

Dijital Dönüşüm konusunda görüşleriniz nelerdir? Sizce Türkiye dijital dönüşümde hangi aşamada? Şirketiniz hangi aşamada, planlarınız nelerdir?

Dijital dönüşüm, şu an belki de büyük resime baktığınızda bilişimin belki de en önemli kolu diyebilirim. Firmalar daha hızlı büyümek, üretim süreçlerini daha kolay ve doğru şekilde kontrol etmek, verimliliklerini arttırmak ve rakipleriyle aynı şartlarda var olabilmek için dijital dönüşüm trendini göz ardı edemiyor. Artık insan hayatının bile dijitale dönüştüğünü, yaşanan ilişkilerin, karşılıklı konuşmaların çoğunun dijital ortamlarda var olduğunu düşündüğümde ileriki dönemlerde, dijital dönüşüm rüzgarına doğru şekilde kapılmayan şirketler maalesef var oluşlarını devam ettiremeyecek.

Türkiye’de dijital dönüşüm her ne kadar çok fazla gündemde olsa da devlet kurumlarının tamamıyla dijitale dönüş süreci tamamlanmadan özel sektördeki kobi segmentindeki kurumlar bu noktada yatırımlarını çok fazla yapmayacak. Bankacılık, Finans, Sigorta ve ismini bildiğimiz büyük üretim tesisleri zaten biz bu konuları konuşmaya başlamadan önce bu alanda yatırımlarını yaptı, yapmaya da devam ediyor. Ne zaman ki kobi segmenti bu rüzgâra kapılmaya başlar, o zaman ülke olarak daha hızlı bir şekilde dijital dönüşüme ayak uydurmaya başlarız diye düşünüyorum.

 

Sizce Dünyayı değiştirecek teknolojiler nelerdir?

Bizlerin hayatını değiştirecek teknolojiler yıllardır karşımıza çıkıyor ve aslında, bilinen teknoloji firmalarının yaptığı etkinlikleri incelerseniz, bundan 5-10 yıl sonra karşımıza çıkacak teknolojileri de rahatlıkla görebilirsiniz. Buradaki en önemli nokta bizlerin, bu teknolojileri hangi sürede tüketeceği konusu. İnsanoğlu, hayatının hiçbir evresinde bu kadar tüketici bir toplum haline dönüşmemişti. Bir sonraki teknolojinin hemen hayatımıza girmesini, çok hızlı şekilde kullanıp, tüketim bir sonraki teknolojiyi sabırsız şekilde bekler hale geldik.

Dünya’yı değiştirecek en önemli teknolojilerin insanların yaşamını değil ama sağlığını olumlu veya olumsuz yönde değiştirecek teknolojiler olduğunu düşünüyorum. İnsan hayatının sonunu getiren ve hala çözüm bulunamamış hastalıklara karşı yapılan tedavi yöntemleri, teknolojinin gelişmesi ile birlikte farklı bir boyut kazandı. Bundan sonraki süreçte de bizleri gerçekten etkileyecek gelişmelerin bu kategoride yapılacağını düşünüyorum.

 

Dünyada ve Türkiye’de bilişim sektörünün ve siber güvenlik sektörünün geleceği hakkında öngörüleriniz nelerdir?

Bilişim sektörü, teknolojinin ilerlemesi ile birlikte hem daha kolay hem de daha karmaşık hale geldi. Bir firmayı yönetirken kullandığınız sistemler bundan 5-10 yıl önce sadece yapılacak işe odaklanıyordu fakat şimdilerde, yapacağınız yatırımların bir sonraki aşamada size neler kazandıracağını düşünmek zorundasınız. Türkiye olarak Bilişim alanında maalesef bazı sektörler hariç çok fazla ileri gidebildiğimizi düşünmüyorum. Bunun sebebi olarak da belli bir yaşın üzerindeki firma sahiplerinin hala şirketleri eski geleneksel yöntemlere göre yönetme arzusu, bilişimin hala gereksiz bir gider payı olarak düşünülmesi ve maalesef yetişmiş personel azlığından kaynaklanıyor. Bir şekilde bilgi teknolojilerine bulaşmış veya kendini o alanda geliştirebilmiş iş verenlerin, doğru adımlar atarak neler yapabildiğini de nadiren de olsa görüyoruz. Ülkemizde hala insansız üretim tesislerinin işsizliği arttıracağı düşünülüyor ve böyle bir durum gerçekleşirse, çalışanların kendilerini nasıl geliştirmesi gerektiği konusunda çalışmalar yapılıyor. Ziyaret ettiğim firmaların yaptıkları yatırımları görünce açıkçası üzülmekten öte bir şey yapamıyoruz. Patron bir şekilde bilgi teknolojilerine veya teknolojinin kullanılacağı diğer alanlara yatırım yapmayı planlamış fakat sahip olduğu personel, kendini geliştirmek istemediği için onun tercihlerine bırakılmış bir halde. Böyle olunca da yapılan yatırımların gereksiz olduğu veya yanlış olduğu düşünülüyor. Bilişimin daha fazla konuşulması, daha fazla anlatılması ile hem patronlar hem de çalışanlar kendilerini önümüzdeki yıllarda daha fazla geliştirmek zorunda kalacak.

Bizim bulunduğumuz siber güvenlik sektörüne baktığımızda aslında Türkiye genelinin dışında çok farklı bir durum görünmüyor. Dünya’da çözümlerin katma değerleri, sağladığı faydalar ve bu faydalara karşılık istenilen ücret karşılaştırılırken Türkiye’de maalesef kullanıcıların, alışık olduğu çözümleri yeterli veya daha pahalı olmasına karşı tercih ediyor. Amerika veya Avrupa’ya göre önceliklerimiz aynı olmasına karşın tercihlerimiz hep onlardan 2-3 adım geride kalıyor. Bundan dolayı da Türkiye’de maalesef fiyat odaklı bir yatırım yapılıyor. Bu da aslında yapılan yatırımlardan istenilen verimin alınmamasına sebep oluyor.

 

Sizce bilişim alanında faaliyet gösteren ve teknoloji üreten şirketlere insan kaynağı açısından ne tür destekler sağlanabilir?

Türkiye’nin bilişim alanındaki en büyük engeli yetişmiş personelinin azlığı. Maalesef özel sektör, sektöre yeni adım atmak isteyen mezunlara çok fazla fırsat tanımıyor. Bunu aslında çok mantıksız olarak görmüyorum çünkü özel sektör firmaları, sonuç itibariyle ticari faaliyetlerini sürdürmek ve sürekli ayakta kalmak zorunda. Bundan dolayı da bir personeli yetiştirmeye zaman ayırmaları zorlanamaz. Fakat bu noktada devlet kurumlarının bir şekilde yeni mezunlara kapı açarak onları özel sektörde çalışacak kapasiteye ulaştırmaları gerekiyor. Devlet kurumlarının arasında kişilerin mezun oldukları üniversiteleri de saymamız gerekir. Maalesef üniversiteler çoğunlukla öğrencileri teorik bilgilerle donatıyor fakat pratik konusunda yeterli seviyede imkân sağlamıyor. Bu noktada aslında kendini geliştirme görevi kişinin kendisine düşüyor. Bu durumda da bilgiye erişimin bu kadar kolay olduğu bu zamanda kişiler maalesef başkalarından yardım bekliyor.

Bilişim ve Teknoloji üreten firmalar kendi çalışanlarını eğitmek ve sonrasında da sektöre kazandırmak zorunda olduklarını biliyor. Devlet olarak aslında birçok teşvik sağlanıyor fakat teknoloji üreten firmaların bu teşviki gerçekten personel yetiştirmek için mi kullandığı yoksa kar hanesini bir basamak daha eklemeye mi çalıştığı kontrol edilmiyor. Devlet tarafından verilen hibe ve teşviklerin daha sıkı ve detaylı denetlenmesi, belirli adımların şirketler tarafından yapıldığından emin olunması gerekiyor.

 

Siber Güvenlik konusunda görüşleriniz nelerdir? Sizce Türkiye Siber Güvenlikte hangi aşamada? Şirketiniz hangi aşamada, planlarınız nelerdir?

Siber güvenlik her geçen gün önemini daha da arttırıyor. Firmalar sadece GDPR veya KVKK tarafıyla bu alanda yatırım yapmaya başlasa da aslında siber güvenlik yatırımları bir şirketin iş sürekliliğini sağlamakla kalmıyor aynı zamanda verimliliği de arttırıyor. Türkiye’de siber güvenlik 2014 yılında fidye saldırılarının medyaya yansımasıyla ön plana çıktı. Her ne kadar üst seviye firmalar daha önceden bu tarz yatırımları yapmış olsa da kobi segmentindeki firmalar, maalesef bu saldırılara yakalandılar ve birçoğu hem ticari hem de marka değeri kayıplarıyla karşı karşıya kaldı. Şu an için kobi segmenti genelde siber güvenlik yatırımlarını KVKK ve 5651 kanunu için yapıyor ve genelde yapılan bilişim yatırımları gibi siber güvenlik yatırımlarını da hızlı ve birçoğu yanlış şekilde konumlandırılarak yapılıyor. WatchGuard Technologies olarak kobi segmentindeki müşterilerimize siber güvenlik yatırımlarında hem kolay entegre edebilecekleri hem de bütçelerine uygun olabilecek çözümleri sunuyoruz.