Özel Röportaj

Dr. Özgür AKIN

AKINROBOTICS

Yönetim Kurulu Başkanı

Ocak 2019

 

AKINROBOTICS İnsansı Robot Teknolojilerini Yönlendiriyor

 

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Çocukluğum doğum yerim olan Konya’nın Seydişehir ilçesinde geçti. Lise öğrenimim ile başlayan bilgisayar eğitimim, Ege Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı ile devam etti. Eğitim hayatımla paralel ilerleyen iş hayatım, 1995’te AKINSOFT’u kurarak başladı. İnternet, Windows ve DOS tabanlı olmak üzere 100’e yakın ticari ve sektörel program geliştirdim. Aynı yıllarda Anadolu Üniversitesi, İşletme Fakültesi Yönetim ve Organizasyonu, ardından Selçuk Üniversitesi, Bilgisayar Mühendisliği Bölümlerinde okudum. Robotik, Database, Algoritma ve Otomasyon alanlarında uzmanlaştım. Yüksek lisansımı 2004-2006 yıllarında Selçuk Üniversitesi, Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde yaptım. 2012 itibari ile Selçuk Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Robotik Teknolojisi alanında PNCR-1, PNRC-2 şeker pancarı robotu üzerine tezimi ve saha çalışmasını gerçekleştirdim. Doktoramı almaya hak kazandım.

Ülkemin geleceğine verdiğim önemi, yaptığım çalışmalarımla ve sözlerimle dile getirmekten çekinmedim. Ülkeme daha iyi hizmet verebilmek adına 2011 yılı Genel Seçimlerinde Konya Bağımsız Milletvekili Adayı oldum. Bu dönemde konuştuğum kürsülerde Türkiye’de halen bir Teknoloji Bakanlığının bulunmadığı konusuna dikkat çekerek ülkemizin teknoloji bakımından çalışmalarını hızlandırması için acil olarak bu bakanlığın kurulması gerektiğini savundum.

“Günümüzde toplumları yönetmek bilgiyi yönetmektir. Bilgiyi yönetmek de ancak teknoloji ile mümkündür.”

Bugüne kadar hep farklı bir şeyler yapma çabasında oldum. Mesleğimi seçerken, “neyi yapamam, neyi başaramam” diyerek seçtim. Bir insan isterse her mesleği yapabilir ama teknoloji nankördür. Birkaç sene teknolojiden uzak kalırsanız mesleğinizi bile kaybedebilirsiniz. Onun dışında özel hayatımı dolu dolu yaşamaya çalışıyorum.

İnsan ancak hayal ettiklerini gerçeğe dönüştürebilir. Ben de hayallerimi gerçeğe dönüştürmek maksadıyla, bu yola gönüllü çıktım.

Bir dönem Konyaspor yönetiminde görev aldım. Ticaret Odası’nda meclis üyeliği yaptım. TOBB Türkiye Yazılım Meclisinde üyeliğim devam ediyor. Spor anlamında ata binerim, kayak, dalış, dağcılık, yelkencilik, treking gibi sporları yaparım. Motor sporunda lisans sahibiyim. Hobilerim arasında fotoğraf çekmek var. Bazı müzik aletlerini çalmayı ve söylemeyi severim.

 

Şirketiniz ve faaliyet alanlarınız hakkında verebilir misiniz?

Teknolojiye olan merakım ve ilgim sayesinde, 12 Nisan 1995’te 15 m²’lik ofiste, harddiski olmayan bir bilgisayarla, kilometre taşlarımızı dikmek adına bu yola çıktım.  Öz sermayem ile hiçbir destek alamadan ilerledim.

Şirketleştiğimiz 4 Aralık 1996 tarihini “Dünya Bilişimciler Günü” olarak dünyaya armağan ettik. Kendi bünyesinde sağladığı disiplin, hedef ve ilkelerinden asla taviz vermeden başarılı çalışmaları ile dünyada hızla yayılan AKINSOFT, kurulduğu günden bugüne müşteri portföyünü ve çalışan sayısını artırarak sektörünün bir numaralı şirketi olma yolunda emin adımlarla ilerlemekte. Bugün 28 ülkeye ihracat gerçekleştirmekteyiz. 2000’i aşkın Çözüm Ortağı ile geniş bir aile yapısına sahip olan AKINSOFT; ERP Çözümleri, Muhasebe Programları, Ticari Programlar, Sektörel Programlar, Web Programları, Mobil Programlar, e-çözümler ve e-ticaret olmak üzere 120’yi aşkın yazılımın yer aldığı birçok sektöre hitap edebilen Türkiye’nin en geniş program arşivine sahip.

Bilgisayar tamirciliği ile başladığım sürece, arka planda yaptığım yazılımlarla devam etme kararı aldım. AKINSOFT’u kurduğum gün 28 yıllık vizyonumu belirlemiştim. Ve çalışmalarımız bu yönde hızla tek tek gerçekleşti. 5 yıllık dönemler halinde geçekleştirdiğim vizyonlarımda günün şartlarına göre strateji değişiklikleri yaptım ama hedeflediğim noktada sapma olmadı diyebilirim.

AKINSOFT’un 23 yıl içerisinde büyümediği tek bir gün yok. Bu büyümeyi inovatif bakış açımıza, insana değer vermeye, ekibime borçluyum. Çalışanlar mutlu olursa, işlerini benimserlerse başarı kaçınılmaz. Kurum olarak yazılımlardan kazandıklarımızı sermaye yaptık, yeni projeler ürettik ve yatırımlar oluşturduk.

Başladığımızda daha çok muhasebe tabanlı yazılımlar yapıyorduk. Tek bir bilgisayar vardı, onun da hardiski yoktu. Disketlerde yazıyorduk. O günün teknolojisine göre iyiydi. İlk programımı satmak için 400 muhasebeciyle görüştüğümü biliyorum. Hepsinden ret cevabı almıştım. O dönemin dev şirketleri varken sizin yazılımınıza bakmaları mümkün değil. O dönemde henüz Windows tabanlı yazılımlara geçilmemişti. 2000’lerde Windows tabanlı yazılımlara geçtik. Geliştirmiş olduğumuz yazılımlar Türkiye’nin en iyi yazılımları seçildi. O günkü teknolojiye hızlı bir şekilde adapte olabilmesinden dolayı programlarımız çokça ödül aldı. Bu bizim çıkış noktamız oldu.

Konya’dan sonra büyümemizi İstanbul’da devam ettirdik ve orada da bir plazamız oldu. Dış ticaret yapılanmamızı İstanbul da oluşturduk. 2009 yılında Ar-Ge’sini başlattığımız Robotik çalışmalarımız, plazamızın garajında oluşturduğumuz laboratuvarlarımızda şekillendi. Türkiye’nin ilk robot kafesi olan; Cadde Meram Kafe & Robotik Uygulama Merkezi’ni açarak Garson Robotlarımızı en iyi şekilde değerlendirerek büyüme yolunda büyük bir adım daha attık. AKINROBOTICS Fabrikamızın resmi açılışını 4 Kasım 2017’de gerçekleştirdik. Konya teknolojiyle anılmaya başladı, bizden etkilenen bizi rol model alan birçok firma cesaret edemediği bu sahaya rotayı çevirdi. Robotik çalışmalarımız ilk meyvelerini, 2011 yılında, AKINCI-1 isimli prototiple start vermiş oldu. AKINCI-2, AKINOID-3 ve ADA serileri ile hız kazandı. Şu an AKINCI-4 ve dört bacaklı arazide yük taşıyacak ARAT prototiplerimiz üzerinde çalışmalarımız devam ediyor.

Hizmet robotlarımız olan ADA serimiz Hastaneler, okullar, havalimanları, benzeri kurum ve kuruluşlarda hosteslik, garsonluk, sunuculuk ve dans gösterileri yaparken atayabileceğiniz pek çok görevi yerine getiriyor. Tamamen yerli üretim olan ürünlerimiz. Satış ve kiralama sistemi ile robotik pazarında yerini aldı. AKINROBOTICS olarak Ar-Ge aşamasından Ür-Ge’ye taşınan projelere imza atıyoruz. Harmonic drive üretiyoruz. Yerli ve milli servolarımızı yaptık. Yüksek teknoloji üretmeye devam ediyoruz.

 

Dijital dönüşüm konusunda görüşleriniz nelerdir? Sizce Türkiye dijital dönüşümde hangi aşamadadır? Planlarınız nelerdir?

1945’li yıllarda başlayan dijital dönüşüm yarışında Almanya, ABD ve Çin bayraklarını ön sıralarda sallıyor. Ve dünyadaki dengeleri istedikleri doğrultuda yönlendirebiliyor. Ülkemizde Vecihi HÜRKUŞ, Nuri DEMİRAĞ ve Devrim Arabaları ile başlayan bu yolculuk olumsuz politikalar nedeni ile kaçırılmış olsa da son yıllarda yapılan planlamalar, destekler, yatırımlar ve üretimler bu trende yola devam etme çabalarımızı gösteriyor. Dijital dönüşümü, bilişim teknolojileriyle endüstriyi buluşturan bir yapı olarak tanımlayabiliriz. Bu bir ülke vizyonu, A kişisinin veya A kuruluşunun üstlenebileceği bir otorite değil. Ülke olarak önemsenmeli, yol haritası oluşturulmalı.

Kurum olarak dijital dönüşümün gerekliliğini her türlü platformda dile getiriyoruz. Ülke olarak bu bilincin farkına varılması bizleri mutlu ediyor. 2023 yılı vizyonumuzda AKINSOFT Yüksek Teknoloji Üniversitesini kurmak ve uzay Teknolojileri Ar-Ge Üssü oluşturmak yer alıyor.

 

Sizce dünyayı değiştirecek Teknolojiler nelerdir?

Dünyayı değiştirecek, yön verecek tek alan bilim ve teknoloji. Bilim insanlığa hizmet etmek için kullanılmalı. Pek çok yüksek teknoloji araştırması ve geliştirme bu doğrultuda ilerliyor. Tüm bilim insanları da bu mantıkla hareket ediyor diye düşünüyorum. Dünün mesleklerinin yerine gelecek meslekler, hayal bile edemeyeceğimiz teknolojileri üretecek ve yaşamımıza yön verecek. Robotik teknolojiler başta olmak üzere, yenilenebilir teknolojiler, yapay zeka, büyük veri, blockchain, uzay teknolojileri ve transhümanizm diye özetleyebilirim.

Bilim icra edecekseniz, sonunda ortaya çıkaracağınız malzeme insana yakın olmalı, onu anlayabilmeli, aynı ortamda bulunabilmeli. Ergonomik olması ve uyum sağlaması, hizmet alanlarının genişlemesi ve kullanım ihtiyacı doğuracak. Bugün bir makine düşünün ki insan gibi uzuvları var. Yürüyebiliyor, elleriyle bir şey kavrıyor, hatta konuşuyor. Yaşamış olduğumuz dünya insan ergonomik yapısına göre yapılmış ve yapılanıyor. İnsansı robotlardan bahsediyorum. Gün gelecek hayatımızın merkezine konumlandıracağız. Dünya değişiyor.

 

Dünyada ve Türkiye’de Bilişim Sektörünün geleceği hakkında öngörüleriniz nelerdir? Yerli ve Milli teknolojiler konusunda görüşleriniz nelerdir?

Dünyada Bilişim sektörü büyüklüğü 5 trilyon dolar, Türkiye’de ise sektörün büyüklüğü 25 milyar dolar. Dünyada yazılım sektörü büyüklüğü 3,5 trilyon dolar iken Türkiye de yazılım sektörü 6 milyar dolar civarında. Önceki yıllara göre baktığımızda bilişim teknolojilerindeki en yüksek büyüme oranı yazılım sektörüne ait.

Türkiye’de bu sektörde faaliyet gösteren 17 binden fazla işletme görüyoruz. Yurtiçi ve yurtdışında 900.000’e yakın işletmeye hizmet veriliyor. BT hizmet alanında yerlilik oranı %85, yazılımda ise %60 civarında. Yazılım sektöründe üretim yapan işletmeler daha düne kadar devlet politikalarında yer alamadığı için bunun sıkıntılarını yaşadı. Hizmet sektörü statüsünden sanayici statüsüne geçmesi bazı engelleri aşmada kolaylık sağlayacak. Yasalar, destekler, teşviklerle korunan yazılım pazar payını artıracak. Bu biraz da kurum, kuruluş, kamu ve işletmelerin yerli yazılım tercih ederek yerlileşme yolunda adım atılması ile yaygınlaşacak ve ülke içinde güçlenecek. Güçlenen yazılım sektörü yurtdışında da kendini ispatlayacak markalar yaratacak.

Dünya her geçen gün küçülüyor. Uçak endüstrisi, telefon endüstrisi, internetin gelişmesiyle artık dünya küçülüyor. Dünyada bir taraftan rekabet piyasası büyürken, bir taraftan da dünya tröstleşiyor. Yani, tek bir sisteme doğru gidiyor. Belli bir süre sonra rekabet diye bir şey kalmayacak. Bir ürün, tröstleşmiş bir şirket ya da çatı şirket tarafından kontrol ediliyor, üretiliyor olacak. Her geçen gün bunu görmeye başlıyoruz. Daha düne kadar dünyanın her yerine köfte ekmek satan şirketler var mıydı? Ya da kahve satan şirketler var mıydı? Mümkün değil. Kahvehaneler sadece mahallelerde olurdu, ikinci bir şubesi bile olmazdı. Bugün aklınıza gelebilecek kullandığınız tüm ürünleri dünyanın her yerine satıyorlar. Kahve, yemek, tekstil ürünleri, ayakkabılar, arabalar… Ve küçük şirketler hızla yok oluyor, yok olmaya mahkûm. Bu bir anlamda hem dünyanın küçülmesi, geniş pazar, global pazar ve rekabet anlayışını getirirken hem de büyük balık küçük balığı yutar sonucunu doğuruyor. Bu mantıkla her geçen gün küçük şirketler yok oluyor. Rekabet ortadan tamamen kalkacak. Nasıl kalkacak? Bu gelişmekte olan şirketler, büyüyen, tröstleşen şirketler zaten yüksek teknolojiyi çok yakından takip ediyor ve çok hızlı bir şekilde adapte oluyor. Bunlardan en bariz örnekleri Alman şirketleri. Alman şirketleri bir dönem dünyaya ürün satmaya başladıktan sonra, 2. Dünya savaşı endüstrileşmesinden sonra, insan kaynağının pahalı olmasından dolayı Orta Doğu’ya, Uzak Doğu’ya kaymaya başladı. Uzak Doğu’da insan gücü, iş gücü daha ucuz diye fabrikalarının tamamını oraya taşıdı. Ama şimdi 4. Sanayi Devrimi ile birlikte artık penceresiz fabrikalar çıkmaya başladı. Yani içeride bir tane insan çalışmıyor. Tamamen robotik sistem, yapay zekayla kararlar veriyor ve üretiyor. Bu fabrika bir tane değil ve dünyanın çeşitli yerlerinde yapılanmış, birbiriyle haberleşiyor. Tedarik zinciri haberleşmeyle sistemler üzerinden başlıyor. Yani tedarik zincirinin mailleşmesine kadar bunları artık insan yapmıyor. Bunları tamamen bir sistem kontrol ediyor. Bu anlamda baktığımızda, küçük şirketin diğer büyük şirketle rekabet edecek gücü kalmıyor. Küçülüyor veya yok oluyor.

Her geçen gün evrimleşme devam ediyor. Şirketler evliliği ya da şirketler birlikteliği, stratejik ortaklıklar çıkmaya başlayacak. Bu ne anlama gelecek? Stratejik ortaklıklarla birlikte veri transferleri olmaya başlayacak. Bilgisini paylaşan, veri transferi yapan, doğru stratejik ortaklık yapan şirketler kazanacak. Çünkü lokasyon çok önemli. Bugün Asya’daki, Avrupa’daki, Amerika’daki pazar aynı değil. Asya’nın verisine sahip değilseniz orayı pazar olarak kullanmanız çok zor. Eğer pazara giriyorsanız insan kaynağından finansına ve sistemine kadar birçok detaya hâkim olmanız gerekiyor. Şirketler arası stratejik ortaklıklar kuran kazanmaya başlayacak.

Bu mesele bir şahsın, bir kurumun meselesi değil, bu bir ülke meselesi. Bugün Türkiye’de kodlamayı, programlamayı ilkokul düzeyine kadar indirdik ve artık yeni nesil çok daha bilinçli bir şekilde geliyor. Bu coğrafyanın insanları daha zeki, daha akıllı ve doğru eğitimi aldıkları zaman çok daha güzel sonuçlar alınacak. Devletler tarihine baktığımızda biz henüz 100 yıllık bir ülke bile değiliz. Ama biz çok güçlü bir şekilde geliyoruz. Kimse kendini küçük görmemeli. Teknoloji ithal eden değil, teknoloji ihracatı gerçekleştiren ülke olmalıyız.

 

BİLİŞİM GRUBU tarafından kamuoyunun bilgisine sunulan Gelecek 5.0 yaklaşımı ile ilgili görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?

Teknoloji insanlığın çağında, tarihinde her zaman vardı ve teknoloji insanlığa her zaman ne verdi? Refah verdi. Doğru yaşama, dünyada hayatta kalabilme güdüsünü, gücünü artırdı. Bundan dolayı teknolojinin geliyor olmasına “Aman, kötü bir şey geliyor” diyemeyiz. Ama insanlık için sonucun ne olacağını sorarsanız, insanlık çok değil maksimum 200 sene sonra zaten yok olacak diyebilirim. Benim tezime göre, 2015 yılında son çağ başladı. Artık biz evrimleşiyoruz. Yani, bugünkü canlı kavramı değişecek. Biyolojik kavram değişecek. İnsanlık Androidleşiyor mu deriz buna artık, farklı bir şey mi… Kol kopuyor, kolun yerine biyonik kol takabiliyoruz. Bunu artık herkes kabul etti. Bacak da kopuyor, bunu da herkes kabul etti. Kalbi de kabul etmeye başladık. Türkiye’de yapay kalp üretildiğini biliyor musunuz? Deri yapılıyor. Şimdi daha ilerisi var, artık kas sistemleri yapılmaya başlandı. Yapay kan yapılıyor. Baktığınızda insanın ihtiyacı olabilecek her şey, neredeyse tüm vücut organları bir şekilde yapay olarak üretilebiliyor. Yapay hücre yapmak da söz konusu, yapay canlı yapılabiliyor laboratuvarlarda. Ama bu tam olarak “canlı” kelimesinden kurtulmuş bir olay değil. O farklı bir araştırma konusu. Benim söylediğim, canlının tanımı değişiyor. Aslında şimdiki canlı tanımı tamamen mekanikleşmiş, androidleşmiş. Farklı bir enerji türüyle çalışan, biyolojik enerji dediğimiz, belki bu elektrik enerjisi olabilir, belki fotonla ışık enerjisi, farklı bir enerji türü olabilir. Bununla çalışan insan kavramı ortaya çıkmaya başladı. Artık bugün Arabistan’da yapılacak bir şehirde yaşayacak insanların 250-300 yıl ömrü olacağından bahsediliyor. Bu ne demek? İnsan ömrünü uzatmak. Bazı bilim insanlarına göre ölümsüzlüğe kadar gidebilecek bilimsel araştırmalar yapılıyor. Ölümsüzlük yerine insanın değişimi, insanın evrimleşmesi diyebiliriz. 20-30 yıl sonra bunun örneklerini görmeye başlayacağız.

 

Yapay Zekâ konusunda görüşleriniz nelerdir?

Zekayı öncelikle veriyi işleme kabiliyeti diye ele alacak olursak, yapay zekayı tanımlamamız kolay olabilir. Artık modern bilgisayarlar henüz yorumlama kabiliyeti olmadan bile insandan çok daha güzel veri işliyor. Artık veriler daha önceden analiz edilebiliyor. Veri işleme metotlarıyla ya da istatistiksel veri analiz teknikleriyle veriler kontrol ediliyor ve birtakım sonuçlar çıkartılıyor. Bu bir kalite kontrol araştırması veya herhangi bir kentte bir anket araştırması sonucu olabilir. Bireylerin ya da grupların ne istedikleri, ihtiyaçları, ürünlerden beklentileri, hangi sorunlarla karşılaştıkları gibi sorular çoğaldıkça ve iç içe girmeye başladıkça, artık sadece analiz etmek yetmiyor. Bazı durumlarda yorum da katmak gerekiyor. Bu ihtiyaçla birlikte artık yapay zekâ kavramı ortaya çıkmaya başladı. Artık makineler bazı şeyleri yorumlayabiliyor. Toplanan verileri bir araya getirerek ortak bir veri sentezlemesi yapabiliyor. Hatta sentezlemenin de dışına geçip insan nasıl öğreniyorsa yapay zekâ da verileri sürekli analiz ederek şu karara varabiliyor: “Demek ki bu olay şu şekilde cereyan ederse, bu da böyle devam ederse, sonuçta bu oluyormuş. Bunların farklı pozisyonlarında oluşabilecek durumlar da şunlar” şeklinde size birçok yorum çıkartabiliyor ve bunları öğrenip insandan çok daha hızlı bir şekilde öngörüde bulunabiliyor. Bize neyi gösteriyor? Neyi doğuruyor? Artık yapay zekaların yönetimde yer almasını. Üst düzey yönetimin olması gerekiyor ve üst düzey yönetimlerde yer alabilir. Bir şirketin icra kurulu heyetinde olabilir, yönetim kurulu başkanı olabilir, hatta bir kentte belediye başkanı, ülkenin başkanı dahi olabilir. Şu an dünyada bunlar da artık konuşuluyor, tartışılıyor.

Nasıl ki bir çocuğu eğitiyorsunuz, eğitim sonunda daha güzel sonuçlar ile karşılaşıyorsunuz, yapay zekâ için de aynı şey geçerli. Her geçen gün eğitildikçe çok daha verimli sonuçları size sunuyor.